Geçen hafta SS Thistlegorm’a daldım. 4 kez üst üste. Sualtı dünyasının en önemli 10 batığı arasında sayılıyor. Merak edenler için internette binlerce video ve fotoğrafı var. (Tembeller için hazır bir link) Pek çok dalgıç için çok farklı anlamlar ifade eden bu batık, benim için “Yaşam’ı mı tercih ediyorsun yoksa Ölüm’ü mü?” sorusunun bedenlenişi gibi oldu. (Aynı 30 yıl önceki Auschwitz ziyaretim gibi.)
130 metrelik, 13.000 tonluk İngiliz gemisi 6 Ekim 1941’de Alman savaş uçaklarının attığı iki bombayla denizin dibini boyladığı 30 metrede, içinde ölüm makineleri, tüfek balyaları, top mermileri, kamyonlar, motosikletler…hepsi Çöl Savaşına hazır… öylece yatıyor…
Ambarlarda, kamyon kasalarında oraya buraya saçılmış binlerce lastik çizme…hepsi Çöl Savaşına hazır…binlerce insan ayağına giysin, savaşsın, ölsün, öldürsün diye…hazır yatıyor. Şu anda ayağına geçirsen giyer çıkarsın. Sapasağlam, kullanıma hazır, ilk günkü gibi. Çünkü PLASTİK… MERCAN tutmaz…
O ölüm koridorlarında dolaşıyorsun, ambarlar dolusu ölüm malzemesi, aralarında fenerimden kaçışan tek tük mürenler, ufak tefek tropik balıklar. 75 yıl olmuş batalı, ama Yaşam sanki içerilere pek sokulmak istememiş, tek tük öncüler göndermiş gibi.
Sonra ambarlardan, dehlizlerden batığın üzerine çıkıyorsun; Yaşam tüm gücüyle başlıyor, tam bir cümbüş. Üzerlerini mercan kaplamış koca 130 m’lik yığının, ölüm makinelerinin, uçaksavarların, vagonların üzerinde tam bir Yaşam Festivali var. Rengarenk ve uyum içinde. Kuytularda uyuyan dev Napolyon balıklarından, yumuşak mercanla kahvaltı yapan kaplumbağalara, kamuflaj ustası Timsah balıklarından dev mürenlere, gümüş balığı bulutlarına dalan dev akya sürülerinden huzur içinde yüzen kocaman yarasa balıklarına kadar her boydan ve renkten sayılmayacak çeşitlilikte ve inanılmaz güzellikte Yaşam fışkırıyor… Ölüm makinelerinin üzerinden… Yaşam fışkırıyor… Uyum içinde… Kendi sonsuz dansı içinde… Ölüm makinelerinin üzerinden Yaşam fışkırıyor.
Doğa’nın düzeninin bu olduğunu bu açıklıkta görmek inanılmaz bir huzur, mutluluk ve güvence veriyor. Doğa “İnsanoğlu ne bok yerse yesin, üzerini örter, işime gücüme bakarım” diyor.
(Bu yazının iyi bir yazı olması kaygısını taşısaydım, bu paragrafa özenli bir geçiş yazardım.)
Diyeceğim o ki… İnsanın yarattığı yıkımın üzerini Doğa eninde sonunda, gerekirse binlerce milyonlarca yılda kapatacak…
…Ve o imparatorlar, başkanlar, generaller, savaş lordları, silah tüccarları Doğa’nın o sonsuz bütünlük, çeşitlilik ve canlılığı içindeki 20 gramlık bir kuşun bitmeyen şarkısını bir kez gerçekten duyabilseydiler… Belki de hiç uğraşmazlardı o Ölüm Makinelerini üretmekle, Güç peşinde Ölüm’e hizmet etmekle… Görürlerdi Yaşam’ın eninde sonunda bunların üzerlerini örteceğini ve kendilerinin de o ışıksız ambarlarda plastik çizmeler gibi tarihin derinliklerine gömülüp gideceğini. Çünkü PLASTİK MERCAN TUTMAZ!
Comments