Caz Müzisyeni? Ekonomik Minimalizm? Ha?
Caz müziğinin tarihi, felsefesi, tekniği, teorisi, eleştirisi, psikolojisi, akımları, geleceği, hangi “birkaçbindolarlık” amplifikatörlerle dinlenmesi gerektiği vs. üzerine epeyce bir yazılır, çizilir, tartışılır; ama caz müzisyeninin ekonomik durumu, pek açılmak istenmeyen konulardandır. Açılsa bile, caz tarihindeki sefalet/yetenek orantısızlığına dair utanç verici örnekler, filmlerde, kitaplarda, biyografilerde, şiirlerde, şarkı sözlerinde Polyanna Sendromu romantisizmiyle içselleştirilerek geçiştirilir: “Saksofonunu rehin bırakmak zorunda kalıyordu ama cazın tarihini değiştirdi…” falan. Yok, bu kızgın bir yazı değil; sadece şu aralar Türkiye’de caz müzisyenleri nasıl yaşıyorlar acaba diye merak ettim nedense ve bu konuda yazılı düşüneyim dedim. Bu işi dünya çapında ele alabilecek bilgim, deneyimim ve mecalim ise hiç yok.
İşe küçük bir hesap kitapla başlayalım. Şehirdeki caz çalınan mekanların listesinin ve programlarının bulunduğu bir yayını (“jazz ” dergisi vb.) elimizi alalım ve kendimize denek bir müzisyen seçelim. Deneğimizin caz çalarak ayda kaç para kazandığını hesaplamak oldukça kolaydır. Klüplerde/ barlarda caz müzisyenine ödenen ücret 50-100$ arasında değiştiğine göre (tabi ki “kapıya çalınıp” taksi ve muzlu süt parasına talim edilmiyorsa) ortalama bir hesap yapılabilir. ( Şimdi burada, camiadan “aabi neden 50$’a çaldığımızı açık ediyorsun, şimdi patron yövmiyeyi 65$’dan 50$’a düşürecek” nidalarının yükseldiğini duyar gibiyim.) Eveet, şimdi aylık programımıza bakalım. Bu programa göre koca şehirde 6 yerde caz çalınıyor, yok artık daha neler? Öteki programa bakalım, aaa, bu iyice abartmış, sadece 3 mekan ismi var. Hah, şu programda otel barları da yazar, evet, neyse 10 mekana çıkabildik maksimum. Şimdi seçtiğimiz müzisyene bakalım. Ne? Denek-müzisyenimiz ayda sadece iki gece mi çalıyormuş? Biz de gidip en şanssızını seçmişiz, şöyle biraz daha büyücek bir isme bakalım. Hay Allah, o da ayda 6 gece çalıyormuş. Biraz daha bakınalım, O bile ayda 8 gece çalıyor. Bu müziğe verilen 40 yıllık emek eşit midir 8×50$=400$ ya da 8×100$=800$ ? Haydi yılda bir-iki kez de Türkiye’nin cazcısı olarak caz festivallerinin kapsamına alınsın (aynı fiyattan), arada bir de epeyce daha yüksek fiyatlara sıkıcı ekstralar çıksın sCazsever Bey’lerin yeni villasında. Ev kirası, faturalar, çocuğun okul taksitleri falan ne olucak? Metresi 1500$’dan 6 metre hi-fi kablo almıştır belki Gil Evans düzenlemelerini daha iyi bir tınıyla dinleyebilmek için? Peki bu adam ne yiyii, ne içiii?
Neyse ki evrim öyle mükemmel bir mekanizma ki, öldürmeyen Allah öldürmüyor şeklinde işliyor. Bu insanlar da açıyorlar “Jazz Musician’s Survival Kit (JMSK)- Caz Müzisyeninin Hayatta Kalma Rehberi” kitabını, buluyorlar kendilerine uygun bölümü.
Ebeveynlerinin, eşinin-dostunun ekonomik durumu iyi olanlar bir/birkaç hesap açtırıyorlar ailelerinin bankasında, otomatik havaleden az ücret alınıyor ne de olsa, ayda bir/birkaç uğranıyor bankamatiğe. Durum o kadar iyi değilse, ideal bir müzik çalışma ortamı olan anne evinde yaşanabiliyor olgunca yaşlara dek.
JMSK’daki başka bir bölüm ise öğretmenlik yapmak, ders vermek üzerine. %80’i müziği tamamen kendi kişisel çabalarıyla öğrenen caz müzisyenleri, sırf kendi kazanmadıkları bir parayı ödedikleri için %80’i derse gelmeme, gelseler de öğrenmeme konusunda ısrarlı öğrencilerle cebelleşerek kendilerine-müziklerine ayırmaları gereken zamanı savurmak durumundadırlar. “Ama bir de kazara alıcı birkaç öğrenciye denk gelinirse, o zaman da keyfine doyulmaz, saate pek bakılmaz” notu düşülmüş kitapta.
JMSK’da, günlük yoklama imzaları atılarak, aylık sabit bir maaş karşılığı sıkıcı müzikler çalınan bazı resmi kurumlara dair bir bölüm var, ama burada oto-sansür mekanizmalarımız devreye giriyor çünkü bu yolu seçen caz müzisyenlerine de saygımız sonsuz.
JMSK’daki ilginç bölümlerden biri de, gündüzleri müzik-dışı düzenli bir işte çalışarak, insan üstü bir çabayla sabah 2-3’lere kadar caz çalan müzisyenlerle ilgili. Cazın hayatın diğer alanlarından beslendiği doğru, ama caz müzisyeninin günde şu kadar saati huzur içinde müziğine ayırabilmesi gerektiği de doğru. Bu bölümde bu çelişki detaylıca ele alınıyor.
Kitabımızdaki bir diğer bölümde ise Sting’le çalan Branford Marsalis, Rolling Stones albümünde çalıp da ismi yazılmayan Sonny Rollins durumu ele alınıyor. Evet, başka bir seçenek de tabi ki “para ödeyen müzikler” çalmak, yazmak, düzenlemek. Bu bölümde de “diğer müzik” işleri için caz işlerini “ekmek” zorunda kalan müzisyenlerin çelişkisi ele alınıyor. “Kötü müzikle hayatı kazanmaktansa, müzik-dışı bir iş+ iyi müzik daha mı iyi?” polemiklerine giriliyor.
Başka bir bölümde ise “müzik çevresindeki işler”den söz ediliyor. Klüp işletmek, festivallere-kurumlara-mekanlara müzikal danışmanlık yapmak, organizasyon işlerine el atmak vb. ele alınıyor. Bu bölümün sonunda, bu kulvarlarda yer alan müzisyenlerde özellikle Türk caz camiasına ve kendi geldikleri geçmişe, ortama dair bir unutkanlık baş gösterdiğine dair ilginç bir uyarı var.
“Jazz Musician’s Survival Kit (JMSK)- Caz Müzisyeninin Hayatta Kalma Rehberi” caz çalınan her yerde sahne tarafına bakılarak okunabiliyor, bir best-seller olmasa da şöyle bir göz atmakta fayda olabilir; caz müziğinin tarihi, felsefesi, tekniği, teorisi, eleştirisi, psikolojisi, akımları, geleceği, hangi birkaçbindolarlık amplifikatörlerle dinlenmesi gerektiği vs. üzerine meraklarımız varsa eğer…
Comments