top of page

Albüm Yazısı: Ferit Odman- “Autumn in New York” (2011)

Güncelleme tarihi: 12 Nis 2020



Türkiye’nin genç kuşak davulcularının önde gelen isimlerinden Ferit Odman’ın “Autumn in New York” albümünün tamamı, Jazz Dergisi’nin “Körleme” köşesinde sorulsaydı, (eğer albümü önceden dinlemedilerse) pek çok müzisyenin yanıtlarının yanlış olacağından adım gibi eminim. Sanırım pek çok tahmin, tarz olarak 1960’lar sonrası Hard-Bop’ına, coğrafya olarak cazın anavatanı ABD’ye, albüm lideri olarak alto saksafoncuya ya da trompetçiye, kayıt tınısı olarak da “yeniden master edilmiş”e yönelik olurdu. Tam tersini düşünebilecek (eleştirmen) arkadaşlarımız olsa da, ben kendi adıma albümün bu niteliklerini tamamen olumlu olarak değerlendiriyorum. Çünkü Ferit Odman, en başından beri bu müziği çalmayı ve üretmeyi seçmiş, gerçekten seven ve tamamen hakkını vererek yapan bir müzisyen. Downbeat, Something Else, All About Jazz gibi güvenilir kaynaklar da bu kanıda…

Ferit Odman, ilk albümü Nommo’yu 2008 yılında ABD’de William Paterson Üniversitesi’nde Yüksek Lisans yaparken kaydetmişti. Elimizdeki ikinci albümü “Autumn in New York” ise, Ferit Odman 2 yıl sonra 1 aylığına New York’u ziyarete gittiğinde, 18-19 Kasım 2010 tarihinde, Brooklyn’deki “Acoustic Recording Studios”da Michael Brorby tarafından kaydedilmiş. Mastering’i ise Alan Silverman tarafından Manhattan-New York’da “ARF! Digital”da yapılmış. Equinox Music’den LP ve CD formatlarında çıkan, 2004 yılında vefat eden piyanist-eğitimci James Williams’a adanan bu albümün prodüktörlüğünü de Ferit Odman üstlenmiş.

Albümün kadrosu trompette Benny Golson Sextet, McCoy Tyner Sextet, Kenny Barron Sextet, Jimmy Heath Big Band, Jon Faddis Orchestra, Vanguard Jazz Orchestra’dan tanıyabileceğinizTerell Stafford; alto saksafonda Lionel Hampton Big Band, Nat Adderley, Cedar Walton, Freddie Hubbard, Dizzy Gillespie, Louis Hayes, Art Blakey, Horace Silver Quintet, Jack DeJohnette, Larry Coryell, Steve Turre, Mingus Big Band, Kenny Barron, Carla Bley ile çalışmalarından tanıyabileceğiniz Vincent Herring; piyanoda Russel Malone, Nicholas Payton, Donald Harrison, Kenny Garrett, Elvin Jones, Carl Allen ile çalışmalarından tanıyabileceğiniz Anthony Wonsey; kontrbasta kuşağının belki de en fazla kayıtta yer alan basçılarından biri olan ve Art Blakey, Tommy Flanagan, Dizzy Gillespie, Benny Golson. Freddie Hubbard, Donald Byrd, Benny Carter, Hank Jones, Milt Jackson, Bobby Hutcherson, Kenny Burrell, Phil Woods, Cedar Walton, Joe Henderson, Clark Terry, Lionel Hampton gibi uzayıp giden bir ünlüler listesi ile çalışmalarından tanıyabileceğiniz Peter Washington’dan oluşuyor. Çıkan sonuçtan da duyulup anlaşılacağı üzere, böyle bir proje için oldukça doğru ve sağlam bir kadro seçimi. Cazın ortak bir “bilinç havuzu” varsa eğer, yukarıda geçen isimlerin hepsi ve daha niceleri şöyle ya da böyle duyuluyor/ hissediliyor bu albümde.

Her şeyden önce, iyi bir caz albümünün şaşmaz niteliklerinden olan canlı performans enerjisi ve interplay (ruh birliği ile birlikte çalma) stüdyoda yakalanabilmiş. Ve bu enerji, oldukça dengeli; gerektiğinde yüksek bir enerjiyle swing ediyor, gerektiğinde yumuşak, tembel ama akıcı boşluklarla nefes aldırıyor. Ferit Odman,  “albümün sahibi lider davulcu” tavrından ustalıkla uzak duruyor, asla domine etmeden, egosuzca ve ince bir estetikle müzik neyi gerektiriyorsa onu çalıyor.

Albümde 7 parça yer alıyor. Bu parçaların 3’ü, albümün adandığı piyanist James Williams’a ait. Ferit Odman, “repertuar seçimini ilk albümüne kıyasla daha olgun ve romantik bulduğunu” belirtiyor.

Açılış parçası olan Benny Golson’un “Step Lightly”, orta tempolu bir rahat bir swing’le hemen albümün ruhunu belli ediyor. Ferit Odman, trompet ve saksafonun rahat bir unison’la ve yer yer kontrpuanlı çaldıkları melodinin altında parlak, akıcı, gevşek, hafif ama güvenli bir eşlik çalıyor, parçanın ve stilin gerektirdiği sınırlar içinde kalarak gerilim-çözülüm ilişkilerini ve dinamikleri ustalıkla belirliyor. İlk soloyu trompetçi Terell Stafford alıyor, kolay ve bluesy bir giriş yaptıktan sonra, giderek cümlelerinin karmaşıklığını, kromatikliğini ve ritmik yoğunluğunu artırıyor; enstrümanının tüm  ses ve ton yelpazesindeki hakimiyetini ustaca gösterdikten sonra enerjiyi çok düşürmediği bir kıvamda soloyu alto saksofona bırakıyor. Vincent Herring, solosuna trompetin son motifiyle başlayıp, soul basitliği ile hard-bop karmaşıklığı arasında gidip gelen, adeta alto saksofon ustaları Cannonball Adderley, Phil Woods, Sonny Stitt’e atfen bir solo çalıyor. Anthony Wonsey ise piyano solosunda çok daha içe dönük bir ton, yeri geldiğinde ekonomik ve gospelvari, yeri geldiğinde ileri bir armonik düşünceyi gösteren karmaşık bir tavır sergiliyor. Sıra bas solosuna geldiğinde Peter Washington oldukça gevşek, lezzetli ve swing’li bir solo çalıyor. Golson’un melodisi nefeslilerce yeniden ustalıkla birlikte çalınarak, albümün ilk parçası klasik bir finalle sonlanıyor.

İkinci parça James Williams’ın “Alter Ego” adlı parçası. 8 ölçülük lirik bir piyano-bas-davul intro ostinato’sundan sonra, A-A-B-B formundaki 32 ölçülük melodi trompet ve saksafon tarafından ilk A ve B’lerde unison, ikinci A ve B’lerde 2 sesli olarak çalınıyor. İlk solo yine trompetin, ikinci solo saksafonun, üçüncü solo da piyanonun. Her üç solo da ruh ve teknik olarak oldukça dengeli çalınmış birer chorus’dan oluşuyor; piyano solosu yine biraz daha içe dönük olsa da her üç solo da tansiyon grafiği yükselen birer rampa çiziyorlar; bunda da Ferit Odman’ın destekleyici ve yükseltici interplay’li çalışının etkisi büyük. Piyano solosundan sonra melodi yine baştakiyle aynı şekilde çalınıyor. Sonda 3 kez tekrarlanan 8 ölçülük “coda” ise, senkoplu yapısıyla bir davul solosu alt yapısı oluşturuyor, ancak Ferit Odman bunu tam bir davul solosu yerine lezzetli kısa cümleler ve “fill”lerle değerlendirmeyi tercih ediyor ve parça güzel bir “ritardando”, yani birlikte yavaşlama ile bitiyor.

Albüme adını veren Vernon Duke’ün “Autumn in New York”u albümün üçüncü parçası ve trompetçi Stattford’un piyano-bas-davul eşliğinde ballad çalma sanatının tüm inceliklerini sergilemesi için rezerve edilmiş. Melodi yalnız ve yılların yorgunluğunu taşır bir tavır ve güzellikle çalınmış. Solo ise daha yoğunluklu ve daha parlak renkler içeriyor. “Ritm section” ise tamamen destekleyici, solistin önünü açan, kulak verildiğinde çok dolu, kulak kabartılmadığında oldukça boşluklu ve transparan bir eşlik çalmış. Tam da bir ballad eşliğinde olması gerektiği gibi.

Williams’ın albümde yer alan ikinci parçası “The Soulful Mr. Timmons”, Art Blakey’nin piyanistlerinden Bobby Timmons’a ithafen yazılmış. Modern ragtime stilinde bir piyano introsuyla başlıyor, melodide Art Blakey Jazz Messengers’ın ya da Cannonball&Nat Adderley’in tipik soul ve funk’dan esinlenen havalarına bürünüyor. Bir piyanist tarafından bir piyaniste ithafen yazılan bir parçada, ilk solo doğal olarak piyanonun. Wonsey bu parçada diğer parçalardan çok daha dışavurumcu bir tavırla swing’li ve uzunca bir solo çalıyor. Aynı tavır ve enerji, sırasıyla izleyen trompet ve saksafon solosunda da sürdürülüyor. Odman ve Washington’ın birlikte ne kadar iyi swing edebildiklerinin de sağlam bir göstergesi bu parça. 16 ölçülük kısa bas solosunda parçanın enerjisi doğal olarak biraz azalsa da, yine 16 ölçü süren kısa davul solosunda Odman enerjiyi bas solosundan melodi enerjisine sadelikle bağlıyor. Hatta daha sonar melodideki “break”lerde çok daha solo gibi çalarak enerjiyi daha da yükseltiyor ve olması gereken noktada bitiriyor.

Cedar Walton’ın “Hindsight” adlı parçası da bir önceki parçadaki yüksek enerjiyi, akıcılığı ve swing’i koruyor. Melodide beşli mükemmel bir birliktelik içinde. Sololar yine trompet, saksafon ve piyano sırasıyla çalınıyor. Albümün en yüksek tempolu ve yoğun ikinci parçası olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. Bu da albümün sonuna doğru yaklaşırken doğru bir seçim.

Albümün Robin, Whiting, Chase imzalı ikinci ballad’ı “My Ideal” ise final parçasından önce son bir nefes aldırıyor. Bu kez öncelikle altocu Herring’in, sonrada piyanist Wonsey ve basçı Washington’ın ballad’lar konusunda söylemek istedikleri için rezerve edilmiş. Herkes adeta “kendi ideal”i için “kendi ideal bulduğu tarzda” çalmış.

Albümün son parçası ise Williams’ın “Changing of the Guard” adlı yüksek tempolu, tipik bir köşeli hard-bop bestesi. Ferit Odman, pek çok canlı performansın sonunda tercih edildiği şekilde albümü enerji ve yoğunluk olarak zirvede bırakarak kapatmaya karar vermiş ve bence iyi de yapmış. Herkes inceliği elden bırakmadan, tüm tekniğini ve müzik dili düzeyini açıkça sergilemiş. Sonuç olarak iyi bir konserden çıktıktan sonraki enerji ve doygunluk ile bitiyor albüm. Bu yazının da aynı tadı bırakması umuduyla… Ferit Odman’a saygılar, sevgiler…

21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page